Susarsın, uzunca bir süre. İçine
biriktirirsin, yaşanmışlıklarını. Sonra dayanamaz içindeki kelimeler, cümleler
oluşturur artık birer birer. Sonra onlar da sığmaz içine. Taşar bir gün. İçine
kalbinden geçenleri yazdığın yeni bir sayfayı, verirsin martının ağzına,
uzaklara götürebilmesi için.
Başlıyorum işte, herşeye yine yeniden…
Bir sürü alışkanlığım değişti. Uyurken yanımdan
ayırmadığım minik ayıcığım yok artık. Fıstıklı bitter çikolata yiyorum deli
gibi, doyasıya. Ha birde artık çilekli süt seviyorum. Rutin günler geçirmiyorum
artık. Zamanımı dolu dolu yaşıyorum. Yeni yerler keşfediyorum. Canlı müzik
gecelerine gidiyorum mesela, sıcak çikolata içiyorum. Yeni insanlar tanıyorum,
yeni arkadaşlıklar ediniyorum artık, sormadan-sorgulamadan-karşılık beklemeden.
Ama yine daralıyorum kapalı mekanlarda. Çıkıyorum dışarıya bir derin nefes
çekiyorum içime. Yürüyorum yol boyunca. Kulağıma takıyorum kulaklığı ama müzik
içimde çalıyor. İçimden geçenler ritim oluşturuyor adeta.
Gülümsüyorum artık çevreme. Hayatın kendini yıpratmaya,üzmeye
değecek kadar değerli olmadığını yüzümdeki tebessümle bildiriyorum. Ve en
önemlisi, sevmeyi öğreniyorum. Karşılık beklemeden, olduğu gibi kabul ederek
insanları. Çünkü şimdiye kadar öğrendiğim tek şey; hiç kimsenin değişmediği,
herkesin bi noktadan sonra kendi kişiliğine geri döndüğü.. Her neyse, ben
artık seviyorum; her an ölecekmiş gibi içimden geçenleri söylemeyi, yapmayı, yaşamayı
ve yaşatmayı. Siz de sevin.
Ve asla unutmayın: Mutlu olduğumuz için
gülümsemeyiz, gülümsediğimiz için mutlu oluruz.