Merhaba mis kokulu kağıtlarım, merhaba yüreğimin sesi mürekkebim. Köhne bir evin fütursuzca düzenlenmiş odasında zifiri karanlığın içindeki tek ayağı kırık sandalyemden döküyorum sana yüreksancılarımı. Çatıdaki tahtalarımın arasından buram buram yalnızlık kokusu doluyor sessiz evime. Duvarlarım çatlamış, yüreğim nemli.
Bedenim titriyor, üşüyorum, hissizleşmiş ruhum. Gece avuçlarımda dans ediyor. Akreple yelkovan güneşi bana getirmek için sevişiyorlar. Tik tak tik tak..
Soğuk. Sessiz. Sensiz
her yanım. Yalnızca kelimelerimle dokunabiliyorum şuan sana. Ve işte bu yüzden
seçemiyorum kelimelerimi. Hangi kelimem sana dokunabilecek kadar değerli?
Hangisi sana dokunmayı hakedecek kadar saf, temiz? Söylesene yâr, hangisi
gözlerine bakarken yüreğini gördüğüm o an’daki hissi anlatabilir ya da hangisi
dudaklarımızın ilk dokunuşundaki heyecanı hissettirmeye yetecek kadar güçlü
kelimelerin?
Hiç ..
Hiç ..
Kelimeler kifayetsiz, özlem habersizce sarıyor ruhumu. Adını sayıklıyor yüreğim. Hasretin yüreğime sığmıyor, yanaklarımdan süzülüyor. Engel olmuyorum, yürekyaşlarıma. Aksın ve bitsin istiyorum. Özlemim yanaklarımdan süzülerek kaç günde biter dersin? Ukalaca gülüşlerini hissediyorum şimdi. Tamam, bende biliyorum, bitmeyecekler. Adın yüreğimde olduğu sürece özlemin yanaklarımdan süzülecekler, olsun. Sen yüreğimde kal da süzülen yürekyaşı olsun. Varsın gelme. Kal hep orada. Ben seni sevdiğim gibi severim o yaşları da.
“ Işıklar açık
sokaklarda.
Yollar boş.
Şehir sessiz, sensiz.
Hafif bir rüzgar var
bu kentte.
Ve ben bu esintide,
Bir sigara yakıyorum;
sayıklayarak adını,
Seni özlüyorum.
Seni özlüyorum.
Seni özlüyorum. “
Büşra SABURLU
23.04.2014