Ey Aşk’ı öğreten!
Fedakarlığın nasıl yapıldıgını
gösteren,
Sevince tüm içtenliğiyle
seven,
Öperken kalbiyle öpen,
Bu yazım Sana’dır bilesin.
Gittin gideli ne çok şey değişti
bilemezsin.
Hani ‘Seni Seviyorum, Hoşça
Kal’ deyipte yavaşça uzaklaşmıştık ya birbirimizden,
Işte o gün,
O günden beri çok şey değişti.
Sevmeler değişmiş artık,
Hiç kimse Biz gibi sevmiyor
birbirini;
Kalbiyle sevmiyor hiç kimse..
Karşılık beklemeden aşık
olmuyor..
Özlüyorum biliyor musun,
Yaşadıklarımızı..
Hatırlarmısın bilmem,
Radyo yayını yapardık
beraber, gözlerimizin içine baka baka gülüşürdük..
Beklenmedik süprizler yapardık
ya hani,
Mutluluğumuza mutluluk katsın
diye..
Her anımızı beraber geçirmek
için, elimizden gelen fedakarlığı yapardık..
Beraber ders çalışırdık..
Yeri gelince arkadaşça konuşur,
Birbirimize destek olurduk..
Kötü günlerimizde beraber ağlardık..
İmrenirdi ya herkes Bize..
Özlüyorum işte bunları.
Ben eski ben değilim
biliyorum,
Çünkü hiç bir Aşk, Biz değil..
Bilmem şimdi Sen ne durumdasın..
Belki sevdin başkalarını,
Yine,
Kalbinle..
Ama ben,
Senden sonra sevemedim
kimseyi,
Öpemedim kalbimle..
Biz varken dua ederdik ya
hani,
Şimdi onların yerini hıçkırıklarım
alıyor, her gece.
Özlüyorum Seni,
Özlüyorum beni,
Özlüyorum Bizi.
Biliyorum yok artık.
Ne Sen varsın,
Ne ben,
Ne de Biz.
Olsun.
Varsın Biz olmayalım,
Yaşadıklarımızı anımsayınca
yüzümüzdeki tebessüm olsun,
Bir de,
Bir kaç özlem aksın
gözlerden, yeter.
Bu bir gel çağrısı değil.
Bu bir özlem kokusu.
Bu buram buram hasret sancısı.
Bu bir hıçkırış.
Ağlayış.
Bu;
Kilitli olan kalbimin,
çatlaklarından dökülen sancılar..