9 Haziran 2013

Kilitli olan kalbin, çatlaklarından dökülen sancılar..


image
Ey Aşk’ı öğreten!
Fedakarlığın nasıl yapıldıgını gösteren,
Sevince tüm içtenliğiyle seven,
Öperken kalbiyle öpen,
Bu yazım Sana’dır bilesin.

Gittin gideli ne çok şey değişti bilemezsin.
Hani ‘Seni Seviyorum, Hoşça Kal’ deyipte yavaşça uzaklaşmıştık ya birbirimizden,
Işte o gün,
O günden beri çok şey değişti.

Sevmeler değişmiş artık,
Hiç kimse Biz gibi sevmiyor birbirini;
Kalbiyle sevmiyor hiç kimse..
Karşılık beklemeden aşık olmuyor..

Özlüyorum biliyor musun,
Yaşadıklarımızı..
Hatırlarmısın bilmem,
Radyo yayını yapardık beraber, gözlerimizin içine baka baka gülüşürdük..
Beklenmedik süprizler yapardık ya hani,
Mutluluğumuza mutluluk katsın diye..
Her anımızı beraber geçirmek için, elimizden gelen fedakarlığı yapardık..
Beraber ders çalışırdık..
Yeri gelince arkadaşça konuşur,
Birbirimize destek olurduk..
Kötü günlerimizde beraber ağlardık..
İmrenirdi ya herkes Bize..
Özlüyorum işte bunları.

Ben eski ben değilim biliyorum,
Çünkü hiç bir Aşk, Biz değil..
Bilmem şimdi Sen ne durumdasın..
Belki sevdin başkalarını,
Yine,
Kalbinle..
Ama ben,
Senden sonra sevemedim kimseyi,
Öpemedim kalbimle..
Biz varken dua ederdik ya hani,
Şimdi onların yerini hıçkırıklarım alıyor, her gece.
Özlüyorum Seni,
Özlüyorum beni,
Özlüyorum Bizi.
Biliyorum yok artık.
Ne Sen varsın,
Ne ben,
Ne de Biz.
Olsun.
Varsın Biz olmayalım,
Yaşadıklarımızı anımsayınca yüzümüzdeki tebessüm olsun,
Bir de,
Bir kaç özlem aksın gözlerden, yeter.

Bu bir gel çağrısı değil.
Bu bir özlem kokusu.
Bu buram buram hasret sancısı.
Bu bir hıçkırış.
Ağlayış.

Bu;
Kilitli olan kalbimin, çatlaklarından dökülen sancılar..